Yorumum:
İngiliz yazar Jane Austen’ın yazdığı on dokuzuncu
yüzyıldan günümüze kadar değeri katlanarak artan nadir mücevherlerden biri.
İlk olarak ‘Gurur ve Önyargı’ adıyla dilimize
çevrilmiş, sonra zamanla birçok yayınevi tarafından ‘Aşk ve Gurur’ adıyla
basılmıştır. Artemis yayınlarının ciltli baskısından okudum. Kitabın kapağına
gösterilen özenin, eserin iç kapağında, sayfa dizaynında ve tabii ki en
önemlisi çevirisinde de görmek beni çok mutlu etti. Benim için tek kusuru
‘Gurur ve Önyargı’ adıyla basılmamış olması.
Nedense hep
ertelediğim bir kitap olmuştu benim. Toplumca
klasiklere karşı ön yargımızın olduğunu kabul etmeliyiz. “Klasik mi?”
“Sıkıcıdır, şimdi. Çok fazla betimleme vardır vs.”
Şeklinde ön yargılarımız var. Aşk ve Gurur’un tam da ön yargılarımızın sert
kabuğundan çıkıp, klasikleri okumaya başlayabileceğiniz eser olduğunu gönül
rahatlığıyla söyleyebilirim.
Ne zaman başlayıp, ne zaman bitirdiğinizi unuttuğunuz
eserlerden. Kitaptaki ince esprilere, kişilik analizlerine bayıldım. İnsanın
Jane Austen’ın zekâsına gıpta etmemesi elde değil.
Hele de 19. yüzyılda, kadınların günümüzden
çok daha fazla küçümsendiği bir ortamda… Jane Austen’ ın diğer eserlerini de okumak
için sabırsızlanıyorum.
Son zamanlarda bazı yayınevlerinin klasik eserleri
tekrar basmasının beni sevindirdiğini söylemeden de geçemeyeceğim.
Alıntılar:
(Çok fazla alıntı var ama hepsini buraya yazmam
imkânsız. Bu yüzden en beğendiklerimi buraya yazdım.)
“…Ama sen bir kadını fazlasıyla mutlu etmeye yeteceğini düşündüğüm bütün vasıflarımın, aslında ne kadar değersiz olduğunu gösterdin bana.”
“Delice sevmek kadar basmakalıp ve güvenilmez bir ifade tarzı düşünemiyorum, şekerim. Bugünlerde insanlar bunu sağlam bir bağlılıktan ziyade bir iki saatlik tanışıklık eseri doğan beğeniler için kullanıyor.”
Kitabı okuduktan sonra ben:

